Harput ve Elazığ Adı
Asur ve Hitit yazılarında Harput’tan söz edilmektedir. Boğazköy’de bulunan Hititler’e ait çivi yazılı belgelerde Harput yöresine IŞUVA denildiği görülmektedir.M.Ö.19. uncu asırda bulunan Asurlar’a ait çivi yazılı Kapodokya metinlerinde KARPATA adıyla geçen yerin Harput olduğu söylenmektedir. Urarturlar döneminde Harput’a KARBERD denilmekte idi. “KAR” taş, “BERD” ise kale anlamına gelmektedir.
M.Ö.13. asra ait Hitit çivi yazılı bir vesikada Harput, HARPUTTAŞ olarak adlandırılmıştır. Vesikada Harputtaş, Harziuna ülkesinin dört şehrinden birisi olarak gösterilmiştir. Harputtaş şehri ile bugünkü Harput’un aynı olduğu konusundaki fikri Prof. Bossert ileri sürmüştür. M.Ö.9. ve 8. yüzyılda Hitit kitabelerinde Harput’a HARPUTTAVANAS denilmektedir.
M.Ö.900-650 yıllarında Urarturlar Harput’a SUPANI adını vermişlerdir. Eski Yunan ve Romalılar bu kelimeyi SUPHANE ya da SOFEN şeklinde kullanmışlardır. Bununla beraber ünlü Alman Coğrafyacılarından “K.Ritter” Harput’un bütün SUPHANE eyaletinin merkezi olarak göstermekte ve bu fikri Lehman Haupt’da muhtemel görmektedir.
Arap kaynaklarında Harput ve yöresi HİNZİT, Ermeni kaynaklarında ise HANDZİT olarak geçmektedir. Arap kaynaklarında İranlılar’ın zapt ettikleri ZIATA CASTELLUM denilen yerin Harput’tan başka bir yer olmadığı, ZİYATA kalesine Araplar’ın HISN-I ZİYAT dedikleri, Ziyata’nın Ziyad’a benzetilmiş olduğu ve Castellumun’da Arapça kale manasına gelen HISN kelimesinin karşılığı olduğu muhakkaktır.
Harput bir zamanlar bu şekilde isimlendirilmiş ve Hısn-ı Ziyat ismi yakın asırlara kadar devam etmiştir. Bazı bilginler Hısn-ı Ziyat isminin yalnızca kaleye verildiği, şehre ise HARTABIRT denildiği ve Arapça’ya bu şekilde ve bazen de HATR-EL-BUYUT geçtiği ifade edilmektedir.
Harput’un Elazığ’a taşınmasıyla Elazığ’da oturan insanlar Harput’a “yukarı şehir” demeye başladılar.
Elazığ’ın Osmanlı Dönemindeki ilk adı Mezradır. Elazığ’ın Sultan AZİZ zamanında bayındırlaştığı ve buraya MAMURET’ÜL AZİZ yani “Aziz’in yaptırdığı kent” adı verilmektedir. Sonraları halkın ağzında daha kolay söylenebildiği için ELAZİZ olarak kullanılmıştır. 17 Kasım 1937’de ELAZİZ’e gelen Atatürk, şehrin adının ELAZIK olmasını istemiş; Atatürk’ün önerisi ve bakanlar kurulu kararı ile Elaziz, Elazık olarak değiştirilmiştir. Azık diyarı anlamına gelen bu kelime, söyleniş zorluğu nedeniyle 10 Aralık 1937’de bir bakanlar kurulu kararı ile bugünkü söyleniş şekliyle “ELAZIĞ” kabul edilmiştir.