Elazığ Türküleri
Elazığ, türkü, mani ve hoyratları ile sadece yöresel müziğe değil Türk halk müziğine de önemli ölçüde kaynak olmuştur. Gönüllerde aşk, şevk, heyecan duyguları yaşatan; beyinlere birlik ve kardeşlik aşılayan Elazığ maya, türkü ve hoyratlarını; Elazığ musikisinden ve yöre halk oyunlarından ayrı düşünmek mümkün değildir. Bu zengin edebiyat ürünleri bazen bir aşk hikayesini çağrıştırır, bazen de hareketle özdeşleşir ve halk oyunları olarak karşımıza çıkar
Türkülerin Elazığ folklorunda çok özel bir yeri ve önemi vardır. Çoğunun çıkış zmanı ve yazarı belli olmayan rahmetli İshak Sunguroğlu’nun ifadesi ile “meçhul şair ve bestekarların” eserleridir. Elazığ-Harput türkülerini iki bölümde toplamak mümkündür. Bir olay sonucu halkın duygularını terennüm eden ” VAKA TÜRKÜLERİ “. Herhangi bir olaya dayanmayan veya çok eskiden kaldıkları için vakaları tespit edilmeyen türküler.
Türkiye’de sevilerek okunan Elazığ’a ait bazı türküler…
Yemen Türküsü,
Meteris’den ineydim,
Hayriye,
Kövenk,
Mamoş,
Mezire’den çıktım,
Saray Yolu,
Al Almayı,
Yoğurt Koydum Dolaba,
Dersim Dört Dağ İçinde,
Sinemde Bir Tutuşmuş,
Aş Yedim,
Bir Ah Çeksem,
Bir Şuh-i Sitemkar,
Yüksek Minare,
Göremedim Alemde,
Necibem,
Havuz Başının Gülleri,
Evleri Uçta Yarim,
Gelin Ağlar,
Harput’tan Aldım Bakır… ve daha yüzlercesi...
Hayatta Olmayan Kaynak Kişi ve Okuyucular
Güzel sedaları ile Harput semasını çınlatan ve bugün rahmetli olmuş değerli insanların, isimlerini olabildiğince genç kuşaklara tanıtmak bir vefa borcu olduğu kadar, önemli bir görevdir. Kuşaktan kuşağa bu isimlerin gitmeside önemlidir.
Derviş Hafız, Serkislinin İsmail, Hafız Kemal, Çorbacıoğlu Mustafa, Mahmut, Dolap Muhittin, Mesut Efendi, Hafız Nuri, Mehmet Akar, Kör Hafız, Kaleli Mustafa, Hafız Yusuf; oğulları Ömer, Derviş, Hafız Alaattin, Korukoplu Şevki Bey, Çeribaşızade Ali Bey, Parmaksızoğlu Efo, Debboya Muhittin, Küçükoğlu Hurşit, Selmanoğlugilin Nuri, Saraç Bilal’in kardeşi Salim, Feyzi Ethemoğlu İbrahim, Mustafa Çavuş, Palulu Recep, Mıkır ve oğlu, Hafız Osman Öge, Kövenkli Hafız Mustafa Demirci, Sıtkı İçmeli, Sabri Çavuş, Şıhhacılı İzzet, Refik İzdemir, Abbas Bakır.
Hayatta Olan Kaynak Kişi ve Okuyucular
Harput türkülerini en iyi bilen ve icra eden kaynak kişi özelliğine sahip son kuşak icracıların başında gelen gerçekten her birisi bir hazine kıymetinde olan Ahmet TASALI, Lokman TASALI, Enver DEMİRBAĞ, Paşa DEMİRBAĞ, Faik BUZ, Kemal YENİCELİ, Nihat KAZAZOĞLU, Hüseyin YETKİN, Mehmet PARLAKSU, ayrıca güzel okuyuculardan Hoğulu Çeketçi Salih, Pekinikli Mustafa Hulisi GÖKTÜRK’ü anmaktayız. Hafız Osman ÖGE, ve Kövenkli Hafız’ı dinleyen ve onların icralarını bilen Kemani Mustafa DÖNER, udi Hüseyin SEKÜ, Ferzan ALAGÖK, avukat Necati ÖZKAYA önemli icracı ve kaynak kişilerdir.
Genç Kuşak Okuyucular
Esat Kabaklı, Adnan Çilesiz, Zülfü Demirtaş, Hasan Öztürk, Ali Öner, İlhami Yağcı, A. Kadir Bay, Osman Bulut, Mustafa Aksu, Niyazi Atıcı.
Halay
Değişik oyunları bulunan Elazığ’da oyunlarda genel hakimiyet Türü Halay şeklindedir. Bütün dünyada MUMLUDANS olarak ülkemizde ise Çayda Çıra olarak bilinen oyun, Elazığ’ın başta gelen oyunudur. Diğer oyunlar ise sırasıyla.
Halay, avreş, üç ayak, ağır halay, (ağırlama), temürağa, keçike, bıçak, kalkan kılıç, çepik; sadece kadınların oynadığı gelin oyunu, şeve, kırma.
Türkülü olarak oynanan oyunlarımız ise Delilo, Fatmalı (nure), Tamzara, Büyük Ceviz, Güvercin, Isfahan ve Leblebicidir.
Seyirlik Oyunlar Köy seyirlik oyunları, kırsal alanda çeşitlilik gösterir. Günlük hayattan kaynaklanan oyunların bir bölümü başka yörelerdekilere benzer. Deve ve Arap oyunu bunlardandır. Gülmece öğeleri ağırlıktadır. Yöreye özgü sudan geçirme, yazma, karanfil, köy ve şehir kızı lelişo, pisik gibi orta oyunlarıda vardır.
Bunun dışında çocuklar içinde çeşitli oyunlar bulunmaktadır.
VAKA TÜRKÜLERİ :
Harput, Yemen, Fide, Hafo, Nesibe, Hafız Nene-iri Güllü, Akif, Hayriye, Kogenk, Mamoş, Katip, Kurey Suyu, Al Alma, Fincanı Taştan Oyarlar, Emine, Hakkı türküleridir.
Geniş Kaynak :
İshak SUNGUROĞLU’nun “Harput Yollarında cilt-3” Fikret MEMİŞOĞLU’nun “Harput Halk Bilgileri” eserlerinde bulabilirsiniz.
YEMEN TÜRKÜSÜ
Hüseyni Türkü
Havada bulut yok, bu ne dumandır?!
Mahlede ölü yok, bu ne şivandır?!
Ana ben ölmedim bu ne figandır?!
Eli yemendir, gülü çemendir!
Giden gelmiyor, acep nedendir?!
Kışlanın ardında,üç ağaç incir;
Kolumda kelepçek, boynumla zincir!
Zincirin yerleri ne yaman sancır!
Ayni nakarat
Kışlanın ardında, sıra söğütler;
Zabitler oturmuş, asker öğütler.
Yemen’e gidecek bu koç yiğitler
Ayni nakarat
Kışlanın ardında, redif sesi var;
Bakın çantasına acep nesi var?
Bir çüt kondurası, bir al fesi var!
Ayni nakarat
Kışlanın ardını, duman bağladı.
Analar, babalar kara bağladı!
Yemen’e gidene herkes ağladı!
Aynı nakarat
Kışlanın ardında yüzüyor kazlar;
Ayağım ağrıyor, yüreğim sızlar!
Yemen’e gidene ağlıyor kızlar!
Aynı nakarat
Kışlanın ardında, bir kırık testi;
Askerin üstüne Sam yeli esti!
Gelinlik tazeler umudu kesti!
Eli yemendir, gülü çimendir
Giden gelmiyor, acep nedendir?
Not: Nakarat ‘da söylenen “alo Yemendir” yahut “ano Yemendir” deyimleri
yanlıştır. Doğrusu “Eli Yemendir” şeklinde söylenenidir.
“Burası Huş’tur, yolu yokuştur”
“ Giden gelmiyor, acep ne iştir.”
Şeklindeki nakarat, sonradan katılmıştır. Elazığ evvela 4. Ordu, sonra da Kolordu merkezi olduğu için, en çok asker, Harput çevresinden gönderilmiş, hatta “redifler” bile sevk edilmiştir. Bu gün de askeri binalardan birine hala “Redif kışlası” denir. Çünkü “Redif Birlikleri” ELAZIĞ da idi.
* Türkü, büyük sevkıyatın, haftasında, kadınlar tarafından çıkarılmıştır.
Bu sevkıyat arasında, Kel Feyzi de vardı. Güzel sesiyle uğurlayanları ağlatmıştır.
Diğer bir okuma şekli.
YEMEN TÜRKÜSÜ
HAVADA BULUT YOK BU NE DUMANDIR
MAHLEDE ÖLÜM YOK BU NE ŞİVANDIR
ŞU YEMEN ELLERİ NE DE YAMANDIR
ANO YEMENDİR GÜLÜ ÇEMENDİR
GİDEN GELMİYOR ACEP NEDENDİR
BURASI HUŞTUR YOLU YOKUŞTUR
GİDEN GELMİYOR ACEP NEDENDİR
KIŞLANIN ÖNÜNDE REDİF SESİ VAR
BAKIN ÇANTASINDA ACEP NESİ VAR
BİR ÇİFT PABUÇ İLE BİR DE FESİ VAR
KIŞLANIN ÖNÜNDE ÜÇ AĞAÇ İNCİR
KOLUMDA KELEPÇE BOYNUMDA ZİNCİR
ZİNCİRİN YERLERİ NE YAMAN SANCIR
KIŞLANIN ÖNÜNDE SIRA SÖĞÜTLER
ZABİTLER OTURMUŞ ASKER ÖĞÜTLER
YEMENE GİDECEK BU KOÇ YİĞİTLER
KIŞLANIN ARDINI DUMAN BAĞLADI
ANALAR BABALAR KARA BAĞLADI
YEMENE GİDENE HERKES AĞLADI
KIŞLANIN ARDINDA YÜZÜYOR KAZLAR
AYAĞIM AĞRIYOR YÜREĞİM SIZLAR
YEMENE GİDENE AĞLIYOR KIZLAR
KIŞLANIN ARDINDA BİR KIRIK TESTİ
ASKERİN ÜSTÜNE SAM YELİ ESTİ
GELİNLİK TAZELER UMUDU KESTİ
Anonim, Yöre: Elazığ
ÇAYDA ÇIRA TÜRKÜSÜ
Şirvan Makamı
Çayda Çıra Türküsü:
Çayda çıra yanıyor,
Humar göz uyanıyor.
Fitil çifte yara bir,
Yürek mi dayanıyor?
Çayda çıra yakarım,
Yar yoluna bakarım.
Bir yüz görümlüğüne,
Beşibirlik takarım.
Çayda çıra, yüz çıra,
Yanıyor sıra sıra.
Yarim keklik, ben, şahin,
Everim ardı sıra.
Çayda çıra yanıyor,
Ay tutulmuş sanıyor.
Yavaş yürü, usul bas,
Engeller uyanıyor.
Çayda çıralar yine,
Yandılar döne döne.
Bahtılı çıra seni,
Ayda yılda bir güne.
Çayda çıralar yakın,
Çıkın yoluna bakın.
Hak nazardan saklasın,
Kem göz değmesin sakın.
Çayda çıra geline,
Kına yakın eline.
Nazar değmesin sakın,
Has bahçenin gülüne.
Çayda çıra’larım var,
Gizli yaralarım var.
Eller al, yeşil giymiş,
Benim karalarım var.
Çayda çıra yanıyor,
Engeller uyanıyor.
Çözme tabip yaramı
Al kana boyanıyor.
Yanar çayda çıralar,
Kızlar oyun sıralar.
Gelin hanım gelirse,
Defci toplar paralar.
Not: Besteyle söylenirken söz katmaları yapılır.
MAMOŞ TÜRKÜSÜ
Pencereden bir taş geldi
Ben sandım ki Mamoş geldi
Uyan Mamoş, uyan Mamoş
Başımıza ne iş geldi
Penceresi yeşil perde
Yeni düştüm ben bu derde
Kör olasın Bekir Hoca
Nasıl yatak bu dar yerde
Eyvah Mamoş, eyvah Mamoş
Tabip getir, imdada koş
Penceresi yeşil yaprak
Mamoş giyer siyah kalpak
Kör olasın Bekir hoca
Yatağımız kara toprak
Evlerinde koyun kuzlar
Vuruldum ben yaram sızlar
Öldüğümü aramim ben
Yetim kaldı yavru kızlar
Di kalk Mamoş, Mamoş, di kalk
Başımıza yığıldı halk
Evlerinin ardı kavak
Yağmur yağar ufak ufak
Kör olasın Bekir hoca
Ağzımdaki kurşuna bak
Pencerenin önü çardak
Rakı içdik bardak bardak
Kör olasın Bekir Hoca
Koymadın ki murad alak
Eyvah Mamoş, Mamoş eyvah
Doktor çağır, yarama bak
Dış kapıyı, araladın ;
Ak bahtımı, karaladın.
Kör olasın Bekir hoca
Mamoş’u da yaraladın
Mamoş, palton tutayım mı
Hayrın için satayım mı
Mezarında boş yer var mı
Ben de girip yatayım mı
Mamoş ninni, Mamoş ninni
Bilinmez kim kime kinni
Bekir hoca vurdu beni
Bekir hoca vurdu seni;
Not: Bekir Hoca’nın , Mamoş la Firdevs’i, jandarma Ali’ye vurdurması üzerine çıkarılmıştır.
ELAZIĞ TÜRKÜSÜ
UŞŞAK TÜRKÜ
Elâzığ türküsü
Elaziz uzun çarşı
Dükkânlar karşı karşı
Sevmişim alacağım
Dosta, düşmana karşı
Elâziz altı kuyu
Uyu sevdiğim uyu
Şu benim sevdiğimin
Şekerden tatlı huyu
Elaziz de bir oda
Ay giriyor buluda
Korkarım düşem ölem
O yar beni unuda
Uşşak Hoyrat
Kesik Hoyrat
Oh olsun, oh olsun
Kaş yay, kirpik oh olsun
Dostlar der yazık oldu
Düşmanlar der oh olsun
Oh dalandı, oh dalandı
Oh dedi, oh dalandı
Yetiş kabrim üstüne
Örtüldü tahtalandı.