Sünnet Geleneği

Eski devirlerde bir çocuk sünnet çağına geldi mi ve ana baba da çocuklarını sünnet etmeye karar verdiler mi, her şeyden evvel çocuğa bir KİVRE seçerlerdi. Bu Kivre, akraba arasından veya ailenin çok yakın ve samimi dostları arasından seçilirdi. Bu seçime karar verilince ve Kirve belli olunca, çocuğa yeni sünnet elbiseleri giydirilerek zatin evine götürülür, eli öptürülürdü o da bu olaydan sonra kendisinin çocuğa kivre seçildiğini anlardı. Bu, bazen de taraflar arasında daha evvelden görüşülür, konuşulur ve karar altına alınırdı. Bu karardan sonra  artık o zat, ölünceye kadar o çocuğun Kivresidir. Çocuk büyüdüğü, hatta olgunluk çağlarında bile o zata daima Kivre diye hitap ederek ona saygı  ve sevgi gösterirdi. Kivrenin ailesi ile olan münasebet ve bağlar daha   sıkılaştırılır, adeta bir akraba gibi teklifsiz birbirlerinin evlerine gider gelirler, sık sık görüşürler, icabında birbirlerine yardım eder ve   birbirlerini korurlardı. İlk hazırlık olarak çocuğun giyecekleri hazırlanırdı. Bu iş kirve olan kişiye aitti . Sünnet olan çocuğa bir kirve bulunurdu. Bu genellikle çocuğun babası evlenirken kim idiyse o kişi olurdu. Çocukta büyüdükten sonra kendisine kirve olan kişinin çocuğuna kirve olurdu ve böyle devam ederdi.

Kirve   çocuğun giyecek ihtiyaçlarını karşılardı. Ancak maddi durumu buna uygun değil ise ihtiyaçlar çocuğun babası tarafından karşılanırdı. Daha sonra çocuğun odası hazırlanırdı. Bu işi çocuğun annesi ve yakınları yaparlardı. Yatak ve yorgan takımları dikilirdi. Şayet sünnet düğünü yemekli olacaksa yemekler hazırlanırdı.

SÜNNET ve SÜNNET DÜĞÜNLERİ

Diğer taraftan Hitan Cemiyetine (Sünnet Düğünü) davet edilecek kimselerin isimleri bir kağıt üzerine yazılarak mahallenin uhucusuna verilir. Uhucu, listede kimlerin isimleri yazılı ise bunların evlerine, ticarethanelerine gider, selam ve kelamdan sonra bunları muayyen gün ve saatler için Sünnet düğününe davet eder ve bahşişlerini aldıktan sonra ikinci bir davetlinin kapısını çalardı. Bir iki gün içinde bu hazırlıklar da ikmal edilince Sünnet gününün sabahı sünnet çocuğu tepeden tırnağa kadar yeni çamaşırlar, yeni elbiseler ve ayakkabıları giydirilmek suretiyle hazırlanırdı. O sıra Kivre de hediyeleriyle gelir ve her Kivre mali durumuna göre çocuğa ya bir Tay, ya bir koç ve yahut altın veya gümüş bir cep saati gibi hediyeler ve kutu kutu badem şekerleri… Rahet-i Holkumlar getirirlerdi. Bazı hali vakti yerinde Kivreler de bir kaç gün evvel çocuğu alır, Terziye götürür, elbiselerini kendisi yaptırırdı.

Sünnet çocuğu, bir taraftan bu hediyelere, bu yeni elbiselere sevinirken, diğer taraftan sünnetin korkusuyla mini mini kalbi durmadan çarpar. Yüzünün alı al, moru mor bu badireden nasıl kurtulacağım düşünür. Kendine ıssız köşeler arardı. Bu sıralarda Sünnetçiler gelince, evin havası büsbütün değişir, bilhassa kadınlar arasında heyecan ve gözyaşları başlardı. Sünnetçi bir kahve tepsisi ister, içine usturasını. bir takım pamuk ve bantlarla beraber kağıt paketler veya mukavva kutular içindeki sünnet otlarını, bu tepsinin içine koyduktan ve kollarını sıvadıktan sonra çocuğu getirmelerini aileden ister. Çocuğu babası veya dayı ve amcası, titreyen ellerinden tutarak sünnetçinin bulunduğu yere getirdikleri zaman Harem tarafındaki kadınlar arasında ağlamalar, sızlamalar, bazen feryat ile tepinmeler başlar ve işitilirdi. Kivre, çocuğu bunların ellerinden alarak çocuğu cesaretlendirmek ve sünneti unutturmak için hediyesini çocuğa verir. Oda veya sofanın münasip bir tarafına konulmuş olan bir yastığın üstüne oturur ve çocuğu okşayarak kucağına oturtur, kollarını bacakları arasından geçirerek her iki taraf ellerinden tutar. Bu şekilde çocuğun bacakları da açılmış olur. Sünnetçi ve yamağı, çocuğun karşısına otururlar, sünnetçi tepsiyi çocuğun bacaklarının hizasına koyar ve hemen usturayla eline alarak Tekbir getirmeye başlarlar, orada hazır bulunanlar da tekbire iştirak edince, tekbir sesleri evin her tarafına dağılır. Harem tarafındaki kadınlar, çocuğun feryadını işitmemek için evin en ücra köşelerine girer, kulaklarını parmaklarıyla tıkar ve bir taraftan da gözyaşı dökerlerdi. Tekbirler sona erince bir feryat kopar. İşte bu kadar. Yavru sünnet edilmiş. Yarası sarılmış ve evvelden hazır1anmış olan sünnet yatağına yatırılmıştır.

Sonra berber başı veya Sünnetçi içinde ufak bir et parçası ve bir kaç damla kan lekesi bulunan tepsiyi eline alarak evvela Kivre ve Babanın, sonra orada bulunan yakın davetlilerin önlerine götürürler. Bahşiş toplamaya başlar. Nal kadar gümüş mecidiyeler, on ve beş kuruşluklar arasında

 

bazen gözleri kamaştıran madeni yüzlükler ve ellilik sari altınlar ve ufak paralarla tepsi dolar. Sünnetçiler tarafından boşaltılırdı. Akşama doğru zengin sünnet evlerinde ince saz takımı çalarken davetliler sırasıyla gelir, yemek yerler ve beraberlerinde getirdikleri hediyeleri de çocuğun yatağının başına bırakırlardı. Orta halli ve fakir ailelerde ise ancak konu komşu kadınları davet edilir, yer içer eğlenir ve sünnet çocuğunu da eğlendirirlerdi.

Çocuk, eli hafif sünnetçiye tesadüf etmiş ise ertesi gün evin içinde dolaşmağa başlar. Yok değilse günlerce, haftalarca yatakta kalır, kalkmak isterse bacaklarını açarak ördek misali yayvan yayvan evin içinde dolaşır dururdu.

Sünnet çocuğu, tamam iyileşince karşılıklı Kivre davetleri yapılır ve bu suretle Hitan Cemiyeti (Sünnet düğünü) de sona ermiş bulunurdu. Ertesi sabah eğlence tekrar başlardı. Sünnet olacak çocuğa banyo yaptırılırdı. Gözlerine sürme çekilirdi. Bu arada çocuğun giyeceği elbiseler bohçalara sarılırdı. Öğlene doğru davul zurna eşliğinde gençler gelerek bu bohçaları ve çocuğu alıp düğün yerine giderler ve burada kınada olduğu gibi  çocuğun bohçaları oynatırdı.

SÜNNETÇİLER

Kivre seçildikten ve sünnet günü de kararlaştırıldıktan sonra, Sıra Sünnetçiye gelirdi. Sünnetçi, ya ailenin Berberi veya Kasabada bu yönden eli hafif diye şöhret kazanmış berberlerden birisi ve yahut Usturaları ve Sünnet otları (ilaçları) işinde bulunan Hekbeleri omuzlarında şehir şehir, Kasaba Kasaba ve Köy beköy dolaşan saçlı sakallı ve hatta sarıklı meşhur Siirt’li sünnetçilerden birisi tercihen seçilir ve bunlara gün ve saati hakkında mutabık kalınırdı. Esasen sünnetler çok defa ilk baharda ve bazen de yaz aylarında yapıldığından Siirtli sünnetçiler, ilk baharda seyahate çıkar bütün doğu illerini dolaşırlar, boş hekbeleri altınlar, mecidiyelerle dolu olarak dönerlerdi.